14 Temmuz 2017 Cuma

Madenci Çocuklarından Zonguldak Halkına

                             
 

      Hepinizin bildiği üzere Eren Enerji’de uzun süredir yaşadığımız işten atılma tehditlerinin karşısında insanca bir yaşam sürebilmek, çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakabilmek ve her şeyden önce ekmeğimizi bir dilim daha büyütebilmek için sendikalaşma çalışması yürütmekteyiz. Kimilerine göre macera, ama bize göre umut olan bu yola çıkmadan önce yüzlerce çalışan işçi arkadaşımız ile bir araya gelerek kader birlikteliği yapacağımıza dair birbirimize söz verdik ve öyle çıktık bu yola. Sendikal tercihimizi yaparken de işçi sınıfının umudu olan DİSK’e bağlı Enerji-Sen Sendikasını seçtik. Bu yazıyı kaleme alan yüzlerce işçi ve ailelerimiz adına her türlü iftiraya, yalana ve karalamaya rağmen bizleri bir an olsun yalnız bırakmayan başta DİSK Genel Başkanı Sayın Kani BEKO’ya, Enerji-Sen Genel Sekreteri Süleyman Keskin'e ve DİSK ailesine sonsuz teşekkür ederiz.
       Neden sendikalı olmayı tercih ettiğimizi kısaca anlatmamıza rağmen tekrar değinmek isteriz. Her mesai başlangıcında “acaba kartımız bugün basacak mı” korkusu ile iş başı yapmak ne demek biz biliriz. Kartı basmayan, yani işten atılan arkadaşlarımız, derdini anlatacak bir insan bulamayıp gözlerimizin içine baktıklarında çaresiz kafamızı yere eğip, bu utancın parçası olmanın verdiği rahatsızlığı da biz biliriz. Yıllarca emek harcadığımız iş yerimizde iki yıl zam yapılmayacak denildiğinde çocuğun okulu, mutfak masrafı, faturası, ev kirası derken içinden çıkılamayacak bir hesaplamanın ne demek olduğunu da biz biliriz. İçtiğimiz suyun dahi hesabının yapıldığı ve bizlere deniz suyunun reva görüldüğü çalışma ortamının ne demek olduğunu ve de en önemlisi şirket yetkilileri küçülme gerekçeleri ile bizleri karşılarına çağırdıklarında, işimizin-aşımızın patronun iki dudağı arasında olduğunu görüp yaşadığımız çaresizliği de en iyi biz biliriz. Herkesin “şimdi iş barışı bozuldu” diye oturduğu yerde ahkâm kestiği, rahat koltuklarında görmedikleri gerçek iş barışı denilen şeyin aslında bu iş yerinde hiç olmadığını da siz değil biz biliriz. Yaşanılan bu gerçekler sendikalı olmamızın, Enerji-Sen Sendikasını seçmemizin sadece bir parçasıdır.

     
  Bu ülkenin vatandaşları, çalışan-üretime katkısı olan işçileri olarak devletimizin bize sunmuş olduğu haklardan birini seçtik ve sendikalı olduk. Hepimiz kişisel e-devlet şifrelerimiz ile üye olduk. Devletin bize sunduğu seçeneklerden biri olan DİSK’i seçtik bunu da kendi irademiz ile gerçekleştirdik. Oturdukları koltuklarında “bu iş DİSK ile olmaz” diye bağıran zatlar, siz devletin sunduğu seçeneği kim olarak yok sayıyorsunuz veya yüzlerce işçinin iradesini ve aklını hiçe sayıp akıl vermeye kalkıyorsunuz? Biz sizlerden akıl değil, çıktığımız bu onurlu yolda destek beklerdik ama siz bize köstek olarak safınızı belli ettiniz. Aslında çok da umrumuzda değilsiniz. Bizim için dün şey ifade etmiyordunuz, bugün de bir şey ifade etmiyorsunuz. Bu tavırlarınız ile de yarın da bir şey ifade etmeyeceksiniz bunu da bilmenizi isteriz. Biz inandığımız ve güvendiğimiz sendikamızdan, her gün alışveriş yaptığımız esnafımızdan ve komşularımızdan tam desteği aldık, bize inananlara da sözümüz olsun biz kazandık ve kazanmaya da devam edeceğiz.
       Şu konuya da değinmeden geçemeyeceğiz. Sözde işçilerden yanaymış gibi duran ama her gün sendikamıza saldıran siyasi partiler ve kalemi işçilerden yana hiç yazmayan, hep sermaye diye yazan, kimsenin takmadığı bir medya kuruluşumuz var. Çok açık ifade ediyoruz siyasi rant hesaplarınızı bizim ekmek mücadelemiz üzerinden yapmayın, bu mücadele çocuklarımızın yarınları için, işçilerin geleceği için. Sizin oy hesaplarınızdan biz anlamayız. İşçilerin gönlünü kazanmak istiyorsanız bizlerin yanında durun, inandığımız ve güvendiğimiz sendikamızın yanında durun. Başından beri gazetecilik adına birliğimizi baltalayan, en ağır iftiralar ile saldıran medya kuruluşunun da kim olduğunu biz ve Zonguldak halkı biliyor. Siz dün de böyleydiniz yarın da böyle olacaksınız. En son ciddiye alacaklarımız siz olacaksınız, bunu bilin istedik.
    Unutmadan yazmak isteriz bir de emek temsilcileri sendikalarımız var. Bilmez misiniz ki işçi iradesi üzerinde hiçbir irade yoktur. İşçilerin birliği esastır, en yüce değer emektir. Sizler bu değerleri çoktan unutmuşsunuz. Sorarız size, hangi çalışan işçi arkadaşımız size bizim adımıza işverenimiz ile görüşme yetkisi verdi de siz bu görüşmeleri bizi yok sayarak yaptınız? İşte tam da bu yüzden sarı sendikasınız ve o yüzden de tercihimiz siz olmadınız, olmayacaksınız da.
        Tüm halkımızın bize destek verdiği bu mücadelemizde anayasal haklarımıza saldıranları da tek tek çocuklarımıza, komşularımıza, esnafımıza anlatacağız. Biz sendikalı olarak kazanmanın farkına vardık. Düne kadar yok sayılanlar olarak hepimiz biliyoruz ki artık varız. Yaşadığımız sorunlar toplumun her kesimi tarafından tartışılmakta, iş yeri kapısında kartımız basmadığında muhatap bulamadığımız günlerden sorunlarımızı anlatacağımız bir çalışma ortamına geldik. Artık normal içme suyu da içebiliyoruz ve iki yıl zam yok denildiği günlerden yetmez ama %8 oranında zam aldığımız durumlara da geldik. Bu kazanımların hepsini birliğimiz ve sendikamız sayesinde kazandık bu da herkes tarafından bilinsin isteriz. Sendikamız ile yol yürümeye devam edeceğiz. Onlara inanıyor ve güveniyoruz. Yaşadığımız bu sürece katkı sağladılar, sağlamaya da devam edeceklerinden hiçbir şüphemiz olmadığını belirtiriz ve sağduyulu yaklaşan işverenlerimize de teşekkür ederiz.
    Son sözümüz olarak, şunu açık yüreklilik ile söylemek isteriz. Bizler emeğin başkenti olan şehrimizde şanlı bir tarih yazan maden işçilerinin çocuklarıyız ve bu şanlı mücadeleden dolayı babalarımız ile gurur duyarak büyüdük. Aynı şanlı mirası biz de çocuklarımıza bırakacağız. Devletimizin bize vermiş olduğu sendika seçme özgürlüğünü sonuna kadar kullanacağız. Yaşadığımız şehrimize yapılan yatırımların karşında değiliz. Biz insan olmaktan gelen haklarımızın karşılanması derdindeyiz. Çalışan bizlerin insanca yaşam standartlarına uygun, sendikalı, güvenceli olarak çalışması derdindeyiz.
Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın Eren işçilerinin onurlu emek ve ekmek mücadelesi!
Yaşasın DİSK! Yaşasın Enerji-Sen!   

Yalnız değiliz kalemini satmayan emekten yana olanlar da var..



         



Eren Enerji santrallerinde çalışmakta olan işçiler Anayasadan kaynaklanan örgütlenme haklarını kullanma çabası içindeler. İşçiler, emeğini satarak yaşamını sürdürenler emekçiler, ekonomik ve sosyal haklarını ancak sendika kurarak geliştirebilirler.
Daha güzel bir yaşam ve çoluk çocuğunun geleceği için sendika adı altında örgütlenip toplu iş sözleşme masasında işveren karşısında toplu olarak haklarını geliştirmeye çalışırlar.
Bunun içinde sendika kurarlar. Bu hak insanidir ve o nedenle çağdaş ülkelerde anayasa güvencesi altına alınmıştır. Anayasamız, “İşçiler ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahiptirler” der. 
Gelin görün ki bu hak anayasamızda yazıldığı gibi rahatça gerçekleştirilemiyor. Eren Enerjide çalışan ve anayasal haklarını kullanan işçilerin örgütlenme çalışmaları işverenin baskısıyla engellenmeye çalışılıyor.
Ancak siyasiler tarafından  hukuk devleti olduğu iddia edilen ülkemizde şu soru çok önemli.!
1200 kişinin bir arada çalıştığı iş yeri var. Anayasa da yeterli olmasa bile yukarıda yazdığım amir hüküm var, işveren bu hakkın kullanılmasını bir şekilde engelliyor. Ve Devleti yöneten siyasi iktidar (hükumet) bu yasa dışılığa neden seyirci kalıyor.
Bitmedi.!
Burası küçük bir şehir. Kimsenin gözünden de bir şey kaçmıyor, Eren Enerji işçilerinin örgütlenme çalışmalarına kimlerin hangi şekilde engel olmaya çalıştığını herkes görüyor. O nedenle karından konuşmaya da gerek yok.
Zonguldak medyasında yer alan önemli (!) bir gazete ve o gazetenin iki “duayen (!)” köşe yazarı Erhan Çakmak ve Derya Akbıyık işçilerin bu örgütlenmesinin ne kadar yanlış olduğunu köşelerinden anlatıyorlar. Zonguldak’ın gelişmesinden başka hiç bir derdi olmayan bu iki duayen köşe yazarının yazdıklarını dikkatlice okumanızı ve heyecanlarını Zonguldak için nasıl çırpındıklarını anlamanızı öneririm. Öyle sanıyorum ki bunları yazarken her ikisinin de göz yaşları sel olmuştur.
Zonguldak medyasında iftira atılarak adı yirmiliğe çıkmış da olsa duayen gazeteci Erhan Çakmak’ın yazdıkları çok önemli. Bu gün konumuz da kendisi. Bakınız ne diyor.
Dünya kömür piyasalarında  anlık değişmelerin yaşandığı, kömür fiyatlarının ayyuka çıktığı ve kömürle elektrik üreten Eren Enerji santrallerinin maliyet artışları nedeniyle zora girdiği bir dönemde birdenbire “sendika” diye ortaya çıkmak nasıl yorumlanabilir?”
Devam ediyor yirmilik köşe yazarı Zonguldak’ta, özellikle bu santrallerin kurulu olduğu Muslu ve Çatalağzı beldelerinde düşünce olarak sendika ve sendikacılığa karşı olan yok ama, ekonomik anlamda böylesine kritik bir dönemde bu işin “sendikacılık” adına mı, yoksa farklı amaçlarla mı yapıldığı tartışma konusudur.
Mesele, üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?”
Erhan Bey haksız mı. Nereden çıktı şimdi bu sendika..
Siz şimdi bu yazılanları Eren Enerji patronuna yapılan yalakalık olarak yorumlayacaksınız! Bir kaç yirmiliği daha cebe indirdi diye düşünenleriniz bile olacaktır. Yok canım hiç sanmam bence bu yazılanlar tamamen Zonguldak aşkından !Sizlerin işsiz kalmanızı önlemek adına yazılmış da!
Ancak Erhan Bey  Anayasamızda sendika kurmak  için ekonomik göstergelerin düzelmesini beklemek gibi bir uyarı olmadığını unutmuş. Ekonomik göstergeler kötüye gidiyorsa suçlu sendika kurmayı düşünenler olamadığını da. Henüz sendika yokken ekonomik göstergeler kötüye gidiyorsa bunda sendika kurmak isteyenlerin suçu olmayacağını da.
Siz dua edin “TTK zarar ediyor bu kurumumuzda çalışan işçilerde sendikadan istifa etmelidir” diye yazmamış.
Duayenmiz hızını alamamış devam ediyor.
“ Eren Enerji çalışanlarının basına ve kamuoyuna yansıyan açıklamalarını okuyoruz. Emir Eren’e tam güven ifade eden bu açıklamalardan, sendikalaşma taleplerinin “çalışanlardan” gelmediği anlaşılıyor.
Duayenimiz bu talebin kimlerden geldiğini de biliyor olmalı. Kimden acaba!  Herhalde Eren Enerjinin Zonguldak’ta ki rakiplerinden biri olabilir mi?  Şu cümle çok önemli “Emir Eren’e tam güven ifade eden bu açıklamalar”. Sayın Çakmak bu güveni kendisi nasıl hissetti doğrusu merak ettim.  Emir Bey’in bu tür meziyetleri nasıl sağlıyor acaba!
Çakmak; “Özetle söylemek gerekirse, Eren Enerji çalışanları hem işyerlerinden, hem çalışma koşullarından, hem de maaş ve özlük haklarından memnun görünüyor” diyor.
Hatta işçiler ücretlerinde indirim bile istiyor bile diyebilirdi. Nerede duracağını biliyor yani)))
Bu kadar nasihatten sonra duayenimiz tabi ki yine tamamen işçilerin iyiliğini düşünerek nasihatlerde bulunmuş. Sakın bu nasihatleri sendika kurmaya çalışanlara tehdit ediyor diye düşünmeyin. Tamamen Zonguldak aşkı, başka bir şey değil.
Şöyle devam etmiş Erhan Bey.
“Zamanlaması çok kötü yapılmış bir sendikalaşma hareketinin, Eren Enerji çalışanlarına fayda değil, zarar getireceği, böyle bir oluşum halinde, dünya kömür fiyatlarına bağlı olarak büyük artış gösteren maliyetlerin bir kat daha artacağı, bu koşullarda üretime devam edilemeyeceği ve çalışanların “işsizlikle” başbaşa kalacağı anlaşılıyor.
İnanın ki, böyle bir durumda “sendika-sendika” diye çığırtkanlık yapanların hiçbiri ortada görünmeyecektir.
O halde herkesin kendi vicdanına şöyle bir soru sorması gerekiyor.
İşsiz kalmak mı iyi, sendikasız olmak mı?..
Ortada çalışacak bir işyeri kalmayınca, ne işçi olur, ne de sendika !..
Eğer, Eren Enerji çalışanları “ Sendika demek, Emir Eren demektir” şeklinde özetlenebilecek bir görüşü ifade ediyorsa, hariçten gazel okumanın da anlamı olmasa gerek.”
Duayen gazetecide ki şu duyarlılığa, inceliğe zekaya bakar mısınız! İnanın bu ülkede binlerce gazeteci bu sloganı bu güne kadar bulamamıştı. “Sendika demek, Emir Eren demektir” Vay ki vay))))
Erhan Beye dua ediniz yazdıklarıyla aklınızı başınıza getirmiş olmalı.
Ancak ben bir konuyu çok merak ettim. Yıllardır Zonguldak basınında bu tip yazılarıyla yer bulan bu şahsiyet yazısını yazmadan önce mutlaka ekmeğine yağ sürmeye çalıştığı Eren Enerji patronuyla görüşmüş olmalı ki, ballandırarak yazmış. Peki bu sendikal örgütlenme içinde olan, başka bir deyişle ekmek kavgası verip ekmeğine sahip çıkan işçilerden biriyle el sıkışıp “nedir derdiniz?” diye sormuş mu? Örgütlenmeye ve işçilere karşı bu kadar ön yargının sebebi ve bu yazıyı yazdıran güç nedir? Bende ki de merak işte.
Beğenseniz de beğenmeseniz de bir köşe yazarının emek düşmanlığı işte böyle bir şeydir. Erhan Çakmak’a da ancak bu yakışır. Eren Enerji işçileri seni her zaman minnetle anacak hiç aklından çıkarma.
Zonguldak Gazeteciler Cemiyet Bakanı Derya Akbıyık ve Eren Enerji içilerinin sendikal faaliyetlerine karşı çıkan “CHP’li belediye başkanı” bir sonraki yazımda.!

TURGUT GÜVEN.