19 Temmuz 2017 Çarşamba

Yapılan Ama Yayınlamayan Röportaj

Sendikamız Genel sekreteri Süleyman Keskin İle yapılan ama basın tarafından gerekçesini bildiğimiz yayınlamayan röportaj...


Disk Enerji-Sen nasıl kurulmuş bir sendikadır?
Enerji işçileri yıllardır bu alanda faaliyet yürüten tek bir sendikanın mahkumiyetini yaşayarak örgütlendiler. İkinci bir alternatifleri olmadığı için bu sendikaya mecbur kalan enerji işçileri yıllar içerisinde birçok hak kaybına uğramıştı. Taşeron çalışma biçimi bu alanda kendini göstermeye başladığı anda ise yok sayılan taşeron işçiler örgütlenebilmek için mevcut sendikaya başvurduklarında “siz taşeronsunuz sendika hakkınız yok” cevabı üzerine bir araya gelip kendi sendikalarını kurmaya karar verdiler. 2005 yılında Enerji Sen sendikasını kurmuşlar. İlerleyen yıllarda yönetim kurulu DİSK konfederasyonuna katılma kararı alınmıştır.




Taşeron işçilerin sendika hakkı yok mu?
Çalışan her işçinin sendikalı olma ve sendika seçme hakkı hem uluslararası yasalar hem de bizim anayasamız ile güvence altına alınmıştır. Ayrıca işçilerin sendika seçme özgürlüğünü güvence altına alabilmek için baskı ve tehdit ile istifa ettirenlere karşı hapis cezası uygulaması var. 1000 kişinin çalıştığı yerde bir kişi bile olsa sendika seçme özgürlüğü var.

Eren Enerji de de sendikalaşma faaliyeti yürütüyorsunuz süreç nasıl gelişti anlatır mısınız?
Öncelikli olarak bizi buraya davet eden başta işçi arkadaşlarımıza, belediye başkanlarımıza ve meclis üyelerimize teşekkür ederim. Bir grup öncü arkadaşımız ile çalışan işçi arkadaşlarımızın sorunlarını görünür kılmayı başardık. Düne kadar yok sayılan işçilerin sorunları olumlu veya olumsuz basında yer bulmaya ve kısmı çözümlere kavuşmaya başladı. İşçilerin sendikalaşmasında ki en önemli etken iş güvencesi. Her gün işten atılma tehdidi ile karşı karşıya kalan işçiler çözümü sendikalaşmak ta buldular. Vardiya saatleri geldiğinde işe giriş kartları basılacak mı, basmayacak mı endişesi yaşayan işçiler kart basmadığın da derdini dahi anlatacak kimseyi bulamıyorlardı. Deniz suyu içmekten tutun da iki yıl zam olmaması sorunu ile karşı karşıya kaldıkları bir süreç yaşıyorlardı. Yaşanılan bu durumun tek panzehiri olan örgütlülüğü seçince biz kısmı kazanımlar elde etmemiz açık olmasına rağmen anlam veremediğimiz bir saldırı ile karşı karşıya kaldık.



Nasıl saldırılar bunlar?
Yukarıda da belirttiğim gibi sendika seçme özgürlüğü anayasal bir hak olmasına rağmen başta şirket yetkilileri olmak üzere işçi arkadaşlarımızın anayasal hakkı baskı ile engellenmeye çalışıldı. İşten atma tehditleri ile bir kısım arkadaşımız sendikamızdan istifa ettirildi. Sermaye borazanlığı yapan sınırlı sayıda bir basın grubu, çeşitli kitle örgütü ve derdi rant sağlamak olan birkaç siyasi parti işçi arkadaşlarımızın birliğine ‘sözde işçilerden yanaymış gibi’ saldırmaya başladılar. Bizleri hainlik ile suçlayanların nasıl bir vatan ve halk sevgisi anlayışı vardır? biz çözemedik.Dünyanın en kutsal işlerinden biri olan emek ve ekmek mücadelesinin yanında olmak yerine sermayenin yanında saf tuttukları herkes tarafından net bir şekilde görülmektedir. İşçilerin emeklerini savunmak çocuklarının geleceği için çaba sarf etmek ne zamandan beri vatansızlık olmuştur! Yürütülen çalışmalarımız bir gerçeği ortaya çok net koyuyor biz işçilerimiz için çaba harcadıkça onların gözünde büyüyeceğiz, yalanları ve iftiraları atanların yanlarına hiç bir şey kar kalmayacak. Güneşi balçık ile sıvayamayacaklar. Türkiye sınıflar mücadelesi ortadadır, işçiler adına yapılan her kazanım DİSK ile olmuştur. DİSK ile de olmaya devam edecektir.  İşçi arkadaşlarımız da esnafımız da bir gerçeği çok açık görüyor. İki yıl işçiye “zam yok”dendiğinde susanlar, “santral küçülmeye gidiyor, ya teşvik alın çıkın ya da biz çıkaracağız”, “sizi işten atarız” denildiğinde susanlar, işçilere deniz suyu içirildiğinde susanlar anlamadığımız bir şekilde işçiler birlik olduğunda konuşmayı tercih etti. Hem de bu birliği desteklemek yerine dağıtmak üzere konuşmaya başladılar. Biz biliyoruz, bu konuşanları üst üste koysanız iki elin parmak sayısını geçmezler. mücadelemizi bunların söylemleri üzerinden değil sendikamıza üye olan yüzlerce işçi kardeşimiz yaşamaya devam ettikleri sorunlar üzerinden ve ayrıca bize destek olan Kilimli, Çatalağzı, Muslu halkı ve esnafından aldığımız güç ile belirleyeceğiz. İçişleri Bakanlığı’nın onayı ile kurulmuş bir sendikaya işçilerin örgütlülüğüne ve şahsıma dil uzatanlar ile ilgili yasalar önünde hesaplaşacağız. Bu şahıslar ile ilgili gerekli dava anlamında yasal işlemler konfederasyonumuz DİSK avukatları tarafından da başlatmış bulunmaktadır, bu da herkes tarafından bilinsin isteriz.

Süreç nasıl devam edecek peki?
Eren Enerji’de hala yüzlerce üyemiz ile çalışmalarımıza biz hız kesmeden devam edeceğiz. İşçi arkadaşlarımızın bize, bizim de işçi arkadaşlarımıza güvenimiz sonsuz. Öncelikle bunu belirtmek isteriz. Birçok görünmeyen sorun işçilerin birliği ile gözükür oldu ve bir kısmı çözüme de ulaşmış vaziyette. Var olan temsilcilik binamız şube faaliyetine dönüşerek işçi arkadaşlarımızın elde ettikleri kazanımları kalıcı hale dönüştürmeye çalışacağız. İşçi arkadaşlarımızın insanca bir yaşam koşullarına kavuşması için örgütlülüğümüzü büyüteceğiz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İlk söylediğimizi son olarak tekrar söylemiş olalım. Sendikalaşma hakkı anayasal bir hak, devlet tarafından da desteklenen hatta toplu iş sözleşmeli işyerlerinin de yine teşvik adı altında desteklendiği son çıkarılan yasalar ile ortada. Biz sendikal faaliyet yürütürken bize tanınan bu yasal haklarımızı kullandık. İşçiler de üye olurken gene yasal haklarını kullandılar. Herkesin yasalara saygılı olmasına eleştiri yapacak olanların bile onca emek, onca kazanım ortada iken elini vicdanlarına koymasını ve buna göre konuşmasını bekliyoruz. Biz haklılığımızdan bir an olsun şüphe etmedik bu doğrultuda da çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.

16 Temmuz 2017 Pazar

Basında Çıkan Haberimiz

Türkiye’nin en büyük termik santrali olan Zonguldak Eren Enerji’de ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı DİSK Enerji-Sen çatısı altında örgütlenmeye başlayan işçiler, işveren ve çevresindeki gerici çıkar ağlarının topyekun saldırısıyla karşı karşıya. Haklarını aradıkları için “huzur bozmakla”, “teröristlikle” itham edilen Eren Enerji işçileri karalama kampanyasını yürütenlere “Siz bize köstek olarak safınızı belli ettiniz. Aslında çok da umrumuzda değilsiniz” diye seslendikleri bir mektupla neden DİSK Enerji-Sen’li olduklarını anlattı
Zonguldak Eren Enerji’de DİSK’e bağlı Enerji-Sen üyesi işçilerin aylardır düşük ücretlere ve ağır çalışma koşullarına karşı yürüttüğü mücadele, Eren Enerji patronlarını destekleyen güdümlü sarı sendikaların temsilcileri tarafından hedef tahtasına kondu.
Gelik Belediyesi’nin AKP’li belediye başkanından BBP’ye, Memur-Sen ve Kamu-Sen’den Fikri Asım Fikir ve Düşünce Derneği ile TÜGVA’ya kentin gerici çıkar çevreleri, işçilerin Enerji-Sen çatısı altında yürüttüğü mücadeleye karşı “Bu iş DİSK’le olmaz” diye bir karalama kampanyası başlattı. Karalama kampanyası kapsamında sendika yöneticileri asılsız iddialarla hedef gösterildi.
Bugüne kadar “mümkün değil” diye reddedilen kimi taleplerinin örgütlenme süreciyle birlikte dikkate alındığını vurgulayan Eren Enerji işçileri ise “Oturdukları koltuklarında ‘bu iş DİSK ile olmaz’ diye bağıran zatlar, siz devletin sunduğu seçeneği kim olarak yok sayıyorsunuz veya yüzlerce işçinin iradesini ve aklını hiçe sayıp akıl vermeye kalkıyorsunuz?” diyerek, karalama kampanyasını yürütenlere yanıt verdi.

Şirketi savunmak için hak arayan işçiyi “terörist” ilan ettiler

AKP’li Gelik Belediye Başkanı Burhan Sezgin, “Eren Enerji bölgeye ciddi bir yatırım gerçekleştirmiştir” diyerek şirketin savunuculuğuna soyunurken, DİSK Enerji-Sen çatısı altında anayasal haklarını kullanarak örgütlenen işçileri “PKK’ya yakınlığı ile bilinen bir sendika ile hak arayışına girmelerini de açıkçası doğru bulmuyoruz” diye hedef gösterdi.
TÜGVA gibi iktidar bağlantılı dernekler de doğrudan hak arayışındaki işçileri hedef gösteren açıklamalar yayımladı. TÜGVA Merkez İlçe Başkanı Abdullah Püren de “Bizim için devletin  ve milletin bekası her şeyden önce gelmektedir. Devletin ve milletin bütünlüğü sarsıldıktan sonra, iç huzurumuz bozulduktan sonra işçi kardeşlerimiz sendikalı olmuş ne işe yarar. İşçi kardeşlerimizin sağduyulu davranmasını ve ülkemizin dinamikleri ile oynayan, kardeşlik hukukumuza zeval getiren kişi ve kuruluşlardan uzak durmasını özellikle istirham ediyorum” açıklamasında bulundu.
Kamu Sen ve Memur Sen yöneticileri ise “Bunların masaya oturup da doğru düzgün aldığı bir hakka rastlayamazsınız” diyerek, bugüne kadar taşeron enerji işçilerinin hak arama mücadelesinde ciddi kazanımlara imza atan ve bu sayede Eren Enerji işçilerinin tercih ettiği DİSK Enerji-Sen’i yıpratma çabasına girişti.
Bu karalama kampanyası karşısında seslerini duyurmakta zorlanan Enerji-Sen’li işçiler ise bir blog sayfası kurdu. İşçiler, erendayanisma.blogspot.com adresinde yayımladıkları mektupla haklarındaki iddialara yanıt verdi. Neden Enerji-Sen’li olduklarını anlatan işçiler, sözlerini “Derdimiz insanca yaşam standartlarına uygun, sendikalı, güvenceli olarak çalışmak” diyerek bitirdi.

Eren Enerji işçilerinin kaleme aldıkları mektubun tamamı:

Hepinizin bildiği üzere Eren Enerji’de uzun süredir yaşadığımız işten atılma tehditlerinin karşısında insanca bir yaşam sürebilmek, çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakabilmek ve her şeyden önce ekmeğimizi bir dilim daha büyütebilmek için sendikalaşma çalışması yürütmekteyiz. Kimilerine göre macera, ama bize göre umut olan bu yola çıkmadan önce yüzlerce çalışan işçi arkadaşımız ile bir araya gelerek kader birlikteliği yapacağımıza dair birbirimize söz verdik ve öyle çıktık bu yola. Sendikal tercihimizi yaparken de işçi sınıfının umudu olan DİSK’e bağlı Enerji-Sen Sendikasını seçtik. Bu yazıyı kaleme alan yüzlerce işçi ve ailelerimiz adına her türlü iftiraya, yalana ve karalamaya rağmen bizleri bir an olsun yalnız bırakmayan başta DİSK Genel Başkanı Sayın Kani BEKO’ya, Enerji-Sen Genel Sekreteri Süleyman Keskin’e ve DİSK ailesine sonsuz teşekkür ederiz.
“İş barışı bozuldu” diye ahkam kesenlerin görmediği iş barışının aslında hiç olmadığını biz biliriz
Neden sendikalı olmayı tercih ettiğimizi kısaca anlatmamıza rağmen tekrar değinmek isteriz. Her mesai başlangıcında “acaba kartımız bugün basacak mı” korkusu ile iş başı yapmak ne demek biz biliriz. Kartı basmayan, yani işten atılan arkadaşlarımız, derdini anlatacak bir insan bulamayıp gözlerimizin içine baktıklarında çaresiz kafamızı yere eğip, bu utancın parçası olmanın verdiği rahatsızlığı da biz biliriz. Yıllarca emek harcadığımız iş yerimizde iki yıl zam yapılmayacak denildiğinde çocuğun okulu, mutfak masrafı, faturası, ev kirası derken içinden çıkılamayacak bir hesaplamanın ne demek olduğunu da biz biliriz. İçtiğimiz suyun dahi hesabının yapıldığı ve bizlere deniz suyunun reva görüldüğü çalışma ortamının ne demek olduğunu ve de en önemlisi şirket yetkilileri küçülme gerekçeleri ile bizleri karşılarına çağırdıklarında, işimizin-aşımızın patronun iki dudağı arasında olduğunu görüp yaşadığımız çaresizliği de en iyi biz biliriz. Herkesin “şimdi iş barışı bozuldu” diye oturduğu yerde ahkam kestiği, rahat koltuklarında görmedikleri gerçek iş barışı denilen şeyin aslında bu iş yerinde hiç olmadığını da siz değil biz biliriz. Yaşanılan bu gerçekler sendikalı olmamızın, Enerji-Sen Sendikasını seçmemizin sadece bir parçasıdır.
“Bu iş DİSK ile olmaz” diye bağıran zatlar kim olarak yüzlerce işçinin iradesini ve aklını hiçe sayıp akıl vermeye kalkıyorsunuz
Bu ülkenin vatandaşları, çalışan-üretime katkısı olan işçileri olarak devletimizin bize sunmuş olduğu haklardan birini seçtik ve sendikalı olduk. Hepimiz kişisel e-devlet şifrelerimiz ile üye olduk. Devletin bize sunduğu seçeneklerden biri olan DİSK’i seçtik bunu da kendi irademiz ile gerçekleştirdik. Oturdukları koltuklarında “bu iş DİSK ile olmaz” diye bağıran zatlar, siz devletin sunduğu seçeneği kim olarak yok sayıyorsunuz veya yüzlerce işçinin iradesini ve aklını hiçe sayıp akıl vermeye kalkıyorsunuz? Biz sizlerden akıl değil, çıktığımız bu onurlu yolda destek beklerdik ama siz bize köstek olarak safınızı belli ettiniz. Aslında çok da umurumuzda değilsiniz. Bizim için dün şey ifade etmiyordunuz, bugün de bir şey ifade etmiyorsunuz. Bu tavırlarınız ile de yarın da bir şey ifade etmeyeceksiniz bunu da bilmenizi isteriz. Biz inandığımız ve güvendiğimiz sendikamızdan, her gün alışveriş yaptığımız esnafımızdan ve komşularımızdan tam desteği aldık, bize inananlara da sözümüz olsun biz kazandık ve kazanmaya da devam edeceğiz.
Şu konuya da değinmeden geçemeyeceğiz. Sözde işçilerden yanaymış gibi duran ama her gün sendikamıza saldıran siyasi partiler ve kalemi işçilerden yana hiç yazmayan, hep sermaye diye yazan, kimsenin takmadığı bir medya kuruluşumuz var. Çok açık ifade ediyoruz siyasi rant hesaplarınızı bizim ekmek mücadelemiz üzerinden yapmayın, bu mücadele çocuklarımızın yarınları için, işçilerin geleceği için. Sizin oy hesaplarınızdan biz anlamayız. İşçilerin gönlünü kazanmak istiyorsanız bizlerin yanında durun, inandığımız ve güvendiğimiz sendikamızın yanında durun. Başından beri gazetecilik adına birliğimizi baltalayan, en ağır iftiralar ile saldıran medya kuruluşunun da kim olduğunu biz ve Zonguldak halkı biliyor. Siz dün de böyleydiniz yarın da böyle olacaksınız. En son ciddiye alacaklarımız siz olacaksınız, bunu bilin istedik.
                       İşçi iradesi üzerinde hiçbir irade yoktur
Unutmadan yazmak isteriz bir de emek temsilcileri sendikalarımız var. Bilmez misiniz ki işçi iradesi üzerinde hiçbir irade yoktur. İşçilerin birliği esastır, en yüce değer emektir. Sizler bu değerleri çoktan unutmuşsunuz. Sorarız size, hangi çalışan işçi arkadaşımız size bizim adımıza işverenimiz ile görüşme yetkisi verdi de siz bu görüşmeleri bizi yok sayarak yaptınız? İşte tam da bu yüzden sarı sendikasınız ve o yüzden de tercihimiz siz olmadınız, olmayacaksınız da.
Tüm halkımızın bize destek verdiği bu mücadelemizde anayasal haklarımıza saldıranları da tek tek çocuklarımıza, komşularımıza, esnafımıza anlatacağız. Biz sendikalı olarak kazanmanın farkına vardık. Düne kadar yok sayılanlar olarak hepimiz biliyoruz ki artık varız. Yaşadığımız sorunlar toplumun her kesimi tarafından tartışılmakta, iş yeri kapısında kartımız basmadığında muhatap bulamadığımız günlerden sorunlarımızı anlatacağımız bir çalışma ortamına geldik. Artık normal içme suyu da içebiliyoruz ve iki yıl zam yok denildiği günlerden yetmez ama yüzde 8 oranında zam aldığımız durumlara da geldik. Bu kazanımların hepsini birliğimiz ve sendikamız sayesinde kazandık bu da herkes tarafından bilinsin isteriz. Sendikamız ile yol yürümeye devam edeceğiz. Onlara inanıyor ve güveniyoruz. Yaşadığımız bu sürece katkı sağladılar, sağlamaya da devam edeceklerinden hiçbir şüphemiz olmadığını belirtiriz ve sağduyulu yaklaşan işverenlerimize de teşekkür ederiz.
Son sözümüz olarak, şunu açık yüreklilik ile söylemek isteriz. Bizler emeğin başkenti olan şehrimizde şanlı bir tarih yazan maden işçilerinin çocuklarıyız ve bu şanlı mücadeleden dolayı babalarımız ile gurur duyarak büyüdük. Aynı şanlı mirası biz de çocuklarımıza bırakacağız. Devletimizin bize vermiş olduğu sendika seçme özgürlüğünü sonuna kadar kullanacağız. Yaşadığımız şehrimize yapılan yatırımların karşında değiliz. Biz insan olmaktan gelen haklarımızın karşılanması derdindeyiz. Çalışan bizlerin insanca yaşam standartlarına uygun, sendikalı, güvenceli olarak çalışması derdindeyiz.
Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın Eren işçilerinin onurlu emek ve ekmek mücadelesi!
Yaşasın DİSK! Yaşasın Enerji-Sen!


Hem Çevre Hemde İşçi Düşmanı

Ahmet Öztürk 05.07.2017 

                 Hem Çevre Hemde İşçi Düşmanı




İlk santralini kurmaya başladığı andan beri mücadele ediyoruz Eren’le… 
Biz santrallerin havamızı, suyumuzu, toprağımız kirleteceğini, zaten
yaşanmaz durumda olan kentin yaşam kalitesini tümden aşağılara düşüreceğini iddia ettik…  Ağaçlarımızın kuruyacağını, 
ormanlarımızın, denizlerimizin kirleneceğini söyledik ısrarla… 
Yerel basında adını yazmaktan aciz yancı kalemşorların da 
desteğiyle çürütmeye çalıştılar iddialarımızı… “Herkese iş 
sağlayacağız, büyük istihdam yaratacağız” söylentisiyle de 
insanları belli ölçüde ikna ettiler…
 Daha o yıllarda istihdam da yaratmayacağını söyledik… Kurulacak
 santraller yüksek teknolojiliydi; ilimizin işgücü kapasitesi, bu niteliği karşılayacak düzeyde değildi ne yazık ki... İddiamız, nitelikli işlerin
 kent dışından gelecek personelle karşılanacağı, Zonguldaklılaraysa bahçıvanlık, büro işleri, bakım işçiliği gibi kadroların düşeceği
 şeklindeydi… Nitekim de öyle oldu… Santrallerde çalışan yaklaşık
 bin personelin ancak yarısı kadarı yöre insanından oluşuyor…
 Birçoğu asgari ücretin biraz üstünde maaş alan bu insanların 
kente kattığı katma değer ne kadar olur, orasını siz hesap edin artık…

SENDİKAYA ÜYE OLMA HER ÇALIŞANIN ANAYASAL HAKKIDIR
Hep yazdım… Kömüre dayalı elektrik üreten tüm santraller gibi Eren 
santralleri de çevre düşmanı… Dileyen Çatalağzı-Muslu bölgesinde 
çıplak gözle görüyor zaten bunu… Benimkileri bir kenara koyun,
 diğer olumsuz etkileri konusunda yazılmış yüzlerce makale var
 arşivlerde... Eren, çevre düşmanı bir şirketti, buna işçi-sendika
 düşmanlığını ekledi bir de… Hep birlikte izliyoruz, patronlar, 
DİSK’e üye olarak sendikalaşmak isteyen santral çalışanlarını 
baskı ve tehditle engellemeye çalışıyor… Bu konuda epey
 mesafe de kat ettiler hatta…
 Herkes not etsin, sendika kurma, kurulan bir sendikaya üye olma
 her çalışanın anayasal hakkıdır...  Bunu, baskıyla, zorla engellemeye 
çalışmak yasalara karşı işlenmiş açık bir suçtur… Yancılarıyla birlikte
 bu suçu işleyen Eren patronları, zaten düşük ücretle çalıştırdıkları
 emekçilere verdikleri işi, bir de lütufmuş gibi sunarak, kamuoyuna,
 şirin görünmeye çalışmaktadır… Dudak uçuklatıcı boyuta erişen 
sermayelerini emekçilerin alın terini sömürerek oluşturduğunu
 unutan bu zatlar, emekçileri köle kılan bir çalışma düzeni 
arzulamaktadır… Yok öyle yağma…

ÇALIŞMA BARIŞINI KİM BOZDU
Zonguldaklılar da utanmalıdır, Eren çalışanlarına yeterli destek 
verilemedi çünkü. Verilmediği gibi, MHP İl Başkanı’ndan Muslu 
Belediye Başkanı’na, yancı köşe yazarlarından GMİS Genel Başkanı’na 
kadar pek çok ağız, “çalışma barışı” uydurmacasıyla, işçilerin, örgütlenmesini kırmaya çalıştı. İçinde yaşadığımız cinnet 
toplumunun aymazlığına sığınıp,  patron seviciliğe sıvanan bu
 yancılara sormak isterim: Anayasal bir hakkın kullanılmaya
 çalışılması mı bozdu barışı, yoksa bu hakkın baskıyla engellenmesi mi?
 Siz, hiç hak hukuk bilmez misiniz? Bu kadar mı uzaksınız adalet duygusundan?

Ya Zonguldak’ın en büyük işçi örgütü GMİS’in başındaki şahsa ne demeli?  “Maden işçileri, tüm güçleriyle Eren çalışanlarının yanındadır.  Arkadaşlarımızın sendikalaşma hakkını engelleyenlere Zonguldak’ı              dar ederiz” deyip, dayanışma göstereceği yerde, hazret, sendikal       faaliyetle birlikte iş barışının bozulduğundan dem vuruyor… Zımni         olarak bundan da, örgütlenmeye çalışan işçileri sorumlu tutuyor…             Tıpkı egemenler gibi işçileri işsiz kalmakla korkutarak kararlılıklarını       kırmaya çalışıyor…   Ey GMİS Genel Başkanı namıyla maruf zat!         
Hiç unutma, bunu da yazacak tarih…