3 Kasım 2017 Cuma

10. Haftamızda Eren Kapısındaydık...


Eren Enerji’de sendikalı oldukları için işten atılan işçiler başlatmış oldukları direnişin 10. Haftasında tekrar Eren Enerji kapısındaydı.




Bu hafta yapılan hak arama eylemin de geçen sefer yapılan eylemlerinden farklı bir tarz izleyen işçiler, Eren Enerji önünde bir araya gelerek yanlarında getirdikleri çekirdekleri çitliyerek şirket kapısı önünde sohbet ettiler. Çekirdeklerinin bitmesi ile şirket önünden ayrılan kitle daha sonrasında yaptıkları yazılı açıklama da neden böyle bir eylem yaptıklarını açıkladılar.




“Direnişimizin 10. Haftasını geride bıraktık. 10 haftadır Eren Enerji kapısındayız. Bugün yapacağımız açıklamanın zayıf olacağını biliyorduk buna rağmen bu kapıya gene de geldik, gelmeye de devam edeceğiz. İnadımız ve ısrarımız haklılığımızdır. Slogan atmamamız ise sessizliğimiz şirket yetkililerini söyleyecek sözlerimizin bittiğinden değil bütün Zonguldağın yasta olduğu bir günde duyduğumuz saygıdandır. Sakın haftaya gelmeyeceğiz gibi düşünceye kapılmasın kimse yine o kapıda olacağız ve haklılığımızı haykıracağız ve bu mücadelenin sonunda da son sözü direnenler söyleyecek bunu iyi biliyoruz bizde direne, direne kazanacağız.”

1 Kasım 2017 Çarşamba

Gücümüz Birliğimizdendir.....



Eren Enerji'de yürüttüğümüz işe geri dönüş mücadelemiz de ikinci ayımızı geri de bıraktık. Mücadeleye başladığımız ilk günden beri dilimize doladığımız tek bir şey vardı oda işçi sınıfının  çıkarları için çalışacağız ve bu mantık ile hareket edeceğiz demiştik. Eren Enerji'de güvencesiz çalışma koşullarına  karşı açmış olduğumuz bayrak şimdi madenci kardeşlerimizin elinde bizim ile birlikte yükseliyor. Bizim ekmeğimize yapılan saldırı ile TTK'nın özelleştirilmesi denen saldırı aynı saldırıdır iyi biliyoruz. Nasıl her cuma saat 16:15 de tüm Zonguldak halkını dayanışmaya çağırıyorsak gün maden işçileri ile de dayanışma günü 02.11.2017 Perşembe günü Saat 17:00 da Eren Enerji'de direnen işçiler olarak sınıf kardeşlerimizin yanında olacağız. Tüm Zonguldak halkını emekçilerine sahip çıkmaya, güvencesizliğe karşı yürütülen mücadelede bir olamaya davet ediyoruz. UNUTMA GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDENDİR!

31 Ekim 2017 Salı

Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya'ya çağrımdır…

Elmas 67 yazarlarından Sevcan ÖZELLİ yine yazdı. Birileri kahraman edası ile ortalıkta gezerken, birilerinin de gerçekleri kaleme alması gerekiyordu oda size düşmüş. Emekten yana, halktan yana bakışınız için teşekkür ederiz. Emeğinize, kaleminize sağlık.


Sayın Fatih Bey; Çatalağzı ve Muslu’da kurulu olan ve yeni kurulacak termik santrallerin, insan sağlığına ve çevreye verdiği zararlarla ilgili yapmış olduğunuz yayınlar, hem bölgede hem de ülke genelinde son derece etkili ve uyarıcı olmuştur.
Size bölge halkı ve tüm hemşerilerim adına teşekkürlerimi sunarken, bazı konularda eksik haber yapıldığını da naçizane ifade etmeliyim.
Görülen birinci eksiklik; tüm bölgede değil de, dar bir alanda yaşayan insanların görüşlerini almanızdır.
Aslında hem termik santrallerin kurulu olan bölgede, hem kül barajlarının kurulmuş olduğu alanda yaşayan halkla görüşmeniz doğru olurdu.
Ayrıca hastanelerde yatan insanların, hasta olmalarına sebep olan iş ve işlemlerin, bölgede artan ölüm olaylarının nereden kaynaklandığının da araştırılmasına ihtiyaç vardır.
Görülen ikinci eksiklik ise termik santrallerin yöneticilerinin, bölge halkından çalışanlarıyla ilgili yapmış oldukları iş ve işlemlerdir.
Eren Enerji termik santralinde yaklaşık bir senedir Anayasal örgütlenme hakkını kullanarak, sendikalı olmak isteyen işçiler kapı dışarı edilmiş ve edilmektedirler.
Bu konuda CHP’li bölge belediyeleri işçilerin değil, termik santral sahiplerinin yanında olmuşlardır.
İsmail Küçükkaya’nın programına katılan ve halkı zehirleyen eski termik santraller yerine, yeni kurulacak santrallerle ilgili tehlikelere dikkat çeken Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün, sendikaya üye olan işçilerin sendikan ayrılmaları konusunda etkili olmuştur.
İnsanın içinden bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demek geliyor.
Eren Enerji’nin A kapısında uzun süredir her Cuma seslerini duyurmak için eylem yapan, işten atılmış olan 14 işçinin sesine kimse kulak vermemektedir.
Sendikalı oldukları için işlerinden olan bu işçiler, sadece ekmeklerini tekrar kazanmak ve işe geri dönebilmek için eylem yapıyorlar ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Buna karşılık Eren Enerji yönetiminin işten atılmalara gösterdiği gerekçe ise işçilerin sendikalı olması değil, iş ahlakına uymayan tavır ve davranışlarıdır.
Eren Enerji yönetimi öylesine insancıl kişilerden meydana geliyor ki; iş ahlakına uymayan işçileri tazminatsız atmak yerine, tazminatlarını ödeyerek kapı önüne koyuyorlar.
Geçen yılda, daha önceden özelleştirilen ÇATES termik santralinde farklı işler atılmalar olmuştu.
Esas işte çalışan ama taşeron kadrosunda bulunan işçiler, ÇATES’in kadrosuna geçmek için eylem yaptılar ve 138 işçi kapının önüne bırakıldılar.
Bu işçiler seslerini yeterince duyuramadıkları, siyasiler tarafında gerektiği kadar desteklenmediği için işlerinden olmuşlardır.
Hem sağlıkları hem de emekleri sömürülen bütün işçilerin seslerinin duyurulmasına ihtiyaç vardır.
Biz yerel basın olarak yeterince etkili olamadık.
Ama FOX TV’nin ulusal bir yayın kuruluşu olarak etkili olacağı, geçmiş yayınlarınızdan da anlaşılmaktadır.
Sayın Fatih ve İsmail Beyler; Çatalağzı ve Muslu halkının acı feryatlarını ülke kamuoyuna duyurduğunuz için tekrar teşekkür ediyorum. Yukarıda yazdığım konuları da gündeme getireceğiniz ümidiyle başarılarınızın devamını diliyorum.
***
TTK’nın geleceği ve Zonguldak AKP Milletvekilleri
TTK’nın ruhsatının parçalanarak meclis komisyonunda kabul edildikten sonra, işletilmesinin ihale yoluyla özel kömür işletmelerine verilmesi konusunda AKP milletvekilleri net olarak açıklamalarda bulunmuyorlar.
Konu komisyonda kabul edildikten sonra Zonguldak’a gelen AKP Milletvekili Hüseyin Özbakır, karayolu tünellerinde fotoğraf verdi.
Zonguldak’ı tamamen gözden çıkarmışken; 15 yılda tamamlayamadıkları karayolu ve tünelleri, Özbakır’ın olduğu AKP heyetinde yer alan İl Başkanı Tosun’un dediğine göre, %80’nini 2018 yılı sonuna kadar ancak tamamlayacaklarmış.
Kamuoyu ayrı telden çalıyor, beyzadeler başka bir telden!
Yaşanan gelişmelerden sonra, bilhassa Özbakır sosyal medya da eleştiri yağmuruna tutuldu, TTK sorununu gündemden düşürmek için, birileri hemen buradan mağduriyet yaratmaya çalıştılar.
GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci Özbakır’la ilgili yalan söylemiş ve şövenistlik yapıyormuş.
Neymiş bazı AKP’liler ve maden işçileri de, sosyal medyada Özbakır’a sahip çıkıyormuş.
Özbakır’a sahip çıkanlar sakın TTK’nın sahalarında gözü olan maden şirketi sahipleri olmasın?!
Geçin bunları!
Torba Kanunda TTK ile ilgili 58.madde görüşülürken, Özbakır herhangi bir itirazda bulunmuş mu?
Yok!
Yalandan mağduriyet yaratmaya kalkmanın kimseye faydası olmaz.
Öte yandan AKP Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu ise komisyonda TTK’nın özelleştirmesini savunmadım derken, konu ile ilgili basına verdiği metinle kendini yalanlıyor.
Torba yasada TTK ile ilgili 58.madde görüşülürken yaptığı konuşmada, değişikliğin arkasında durduğu açıkça anlaşılıyor.
Çaturoğlu Şark kurnazlığı yapayım derken, kendi kazdığı kuyuya düşüyor!
AKP Zonguldak milletvekilleri, CHP Zonguldak milletvekilleriyle birlik olup, TTK ile ilgili değişiklik maddesini torba yasadan çıkarmak isteseler, inanın başarılı olurlardı.
Ancak AKP’li milletvekilleri tepeden, atama yoluyla geldikleri için, şimdi seslerini çıkaramıyor.
Ayrıca Devrek’in ağası Ulupınar’ın böyle sessiz kalmasını kamuoyu hiç anlamıyor.
Adam sanki konuda kaçmak için yurt dışına gitti ve adeta ruh oldu!
Sonuç olarak AKP’nin atanmış milletvekilleri sanki TTK işçilerinden ve onların ailelerinden oy almıyorlar da, kömür şirketi sahiplerinin verdiği oylarla Ankara’ya gidiyorlar!
***
Yazıyı tamamlamıştım ama bağlantılı bir konuya daha değinmek istiyorum.
TTK’nın özel sektöre peşkeş çekilmesine itiraz eden işçilerin ve Zonguldak Kömürspor taraftarlarının son maçta açmış olduğu pankartlar, siyasi olduğu gerekçesiyle emniyet güçleri tarafından toplandı.
Ölümü pahasına, ekmeğini kömürden çıkaran insanların TTK’nın göz göre göre peşkeş çekilmesine karşı çıkmaları, yaşamın olağan akışına uygundur ve siyasi bir davranış olarak nitelenmemelidir.
Zonguldak’tan yarın ayrılacak olan kamu görevlilerinin pankartları toplatarak, AKP’li siyasilerin isteklerine ve beklentilerine paralel hareket etmeleri, işte asıl siyasi olan davranış budur.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Bu 'ruh' sizi fena yakar! (Atilla ÖKSÜZ)

Elmas 67 haber tarafından paylaşılan Sevcan hanım ve Atilla beyin yazıları belki bizim konumuz ile alakalı değil gibi durabilir ama mesele halkımızın ve işçilerin çıkarları olunca sayfamızda yer verme ihtiyacı duyduk. Direnen işçiler olarak elinize sağlık diyoruz.


TTK’nın özelleştirilmesiyle ilgili tartışmalar devam ederken karşılıklı açıklamaları izliyorsunuz.
GMİS ve Genel Başkan Ahmet Demirci sustu sustu konuştu.
Buna karşılık Milletvekili Hüseyin Özbakır, Demirci’yi yalanlayan bir açıklama yaptı.
TTK önünde yaptığımız canlı yayından Demirci’ye mikrofon uzattık.
“Kimse bizi yalancılıkla suçlayamaz” sözleri ve daha fazlası dikkat çekiciydi.
***
Bütün bu tartışmalar tepkiler devam ederken garip olan bir şey var.
O da Ak Parti kanadında yer alan isimlerin, İl Başkanı Zeki Tosun en başta olmak üzere, henüz sendika ile temasa geçmemeleridir.
Bu teması en başta sağlaması gereken isimlerden biri de Plan Bütçe Komisyonu’nda görev yapan ve bu tasarıya el kaldıran Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu.
***
Sayın Çaturoğlu’nun Cuma Akşamı Elmas TV’de Doğan Gönüllü’nün programında sarf ettiği;
“TTK kapatılamaz” sözleri de maden işçisini ikna etmedi.
***
Yaşananlar, açıklamalar ortada.
Ve tüm bunlar yaşanırken bu kentin sendikası ile bu kent adına söz verip Milletvekili seçilenler, siyaset yapan iktidar partililer bir araya gelemiyor.
Niye acaba?
“Öpmeye niyeti olmayan yanağın nerede?” diye sorarmış.
İktidar partisininki de o hesap.
***
Tepkiler artıyor.
Ama o tepkinin dozunun farkında değil iktidar.
***
TTK özelleştirilebilir.
Ama iktidar partililer kaçak güreşerek ocaklara dinamit koyuyor.
Tören sonrası sokakta yapılan sembolik fotoğraflarla sorun yokmuş gibi davranmaya çalışmak kendini kandırmaktan başka bir şey değil.
Kucaklaşmayla yolda yürürken birkaç vatandaşla zoraki merhabalaşmayla olacak iş değil.
Gazetecilerin, gazeteci’cik’lerin bunu bilmesi gerekir.
***
O sokağın devamında bir sendika binası var.
Vatandaşla kucaklaşmak, kentle kucaklaşmak, kenti anlamak, talebi Ankara’ya anlatmak isteyenler önce oraya gider.
Yüreği yeten varsa oraya gider.
Randevuya gerek yok.
Gidersin o binaya.
Çalarsın kapıyı.
Kapatırsın kapıları.
“İki kahve söyleyin” dersin.
Ve samimi olarak konuşursun.
***
Ve bir başka detay.
Bu olaylara partizanca bakanlar kördür!
Onların gözleri değil, gönülleri, kalpleri, akılları da kördür!
İşçinin yüreği, bileği, aklı hiçbir partinin ipoteği altında değildir.
İşçi ‘önce ülkem’ der sonra ‘maden’.
İşçinin bu duygusal ve manevi refleksini kaybettiğini, parçalamanın daha kolay olduğunu düşünenler varsa fena halde yanılıyor.
***
7 Haziran seçimlerinde milletvekili sayısı düşen Ak Parti kanadı yeniden üç milletvekili çıkarmak için verdiği vaatleri ne çabuk unuttu.
Bu kente ne verdiniz neyi alıyorsunuz?
TTK zarar ediyormuş.
Adam gibi yönetseydin de ettirmeseydin 15 senedir.
Adam gibi yönetseydin de zararı dörde katlatmasaydın!
İnsaf!
Biraz insaf!
Lütfen insaf!
***
İşçinin tepesini attırmayın.
Yakar kendini, kilitler Karadon ocağına.
Aylarca çıkaramazsınız.
Sonra ayıklayacak pirinç de bulamazsınız kaçacak yer de!
Sayın Cumhurbaşkanı’nı veya Enerji Bakanı Berat Albayrak’ı yalan yanlış bilgilendirenlerle mücadele edeceğinize koltuklarınızı sağlama alma adına Zonguldak’ı yakmayın.
Yoksa bu ‘işçi ruhu’ sizi fena yakar!
***
İl Başkanı Sayın Zeki Tosun’un Milletvekillerini de alıp gitmesi gereken ilk yer Genel Maden İşçileri Sendikası’dır.
Bunu ivedi olarak bekliyoruz.

Canlı yayınlar…
Zonguldak’ın gündemine göre stüdyodan veya farklı noktalardan canlı yayınlarla herkesi konuşturmaya çalışıyoruz.
Yayınlarımız üzerinden farklı algılar yaratma peşinde olmak isteyenleri Allah bildiği gibi yapsın.
Bizim için; “Önce devlet’ gelir.
Sonrasında kamuoyunun şeffaf ve samimi şekilde bilgilendirilmesi görevini hakkıyla yapmaya çalışırız.
Kimselerin gizli veya açık hesabı için çalışmadığımızı tanıyanlar bilir.
Biz sadece bu kentin hak ettiği bir televizyonculuk yapmaya çalışıyoruz.
Bu nedenle bu kanal herkesin.
Burada işçi liderleri GMİS yöneticileri de çıkar, Ak Parti’li Sayın Çaturoğlu da.
Bizim görevimiz sorunların çözümü adına farklı kanatları adil olarak konuşturmak.
Bu niyetimizi anlayan, samimiyetimizden şüphe etmeyen herkese teşekkür ederiz.


Çatalağzı'na gelecek denetçilerin dikkatine!!! (Sevcan ÖZELLİ)



FOX TV’nin Çatalağzı ve Muslu Bölgelerinde kurulan ve yeni kurulacak olan termik santrallerin, bölge halkının sağlığına ve çevreye verdiği zararlara yönelik haberleri üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı denetçilerin önümüzdeki günlerde bölgeye giderek, çeşitli ölçümler yapacağını yine FOX TV’de Fatih Portakal açıkladı.
Peki, bölgeye gelen denetçiler nereleri inceleyecek, neleri ölçecekler?
Öncelikle denetçilere, maaşlarını ödeyen halk ve devlet adına görev yaptıklarını hatırlatalım.
Her zaman olması gerektiği gibi, bu görevleri sırasında da kanunlara harfiyen uymaları gerektiği ve vicdanlarının sesine kulak vermeleri gerektiğini belirtelim.
Termik santrallerin 30-50 kilometre yarı çaplı alanda yaşayan, yaklaşık 500 bin insanın hayatını ve sağlığını etkilediğini, burada bulunan binlerce dönüm orman alanında ve tabiatta yaşayan yabani hayvanların vebalinin de üzerlerinde olduğunu ifade edelim.
Denetçiler bu dünyada kamu adına görev yaparken kanunlara, öbür dünyada da Yaradan’a karşı sorumlu olduklarını unutmamalıdır.
Denetçilerin ölçüm yapmaları gereken alanlara gelince:
Öncelikle hava kalitesini ölçmeleri ve varsa zehirli gaz atıklarının oranlarını tespit etmeliler.
Ormanlarda ağaçların gelişimini, insanların yediği sebze ve meyvelerin etkilenip etkilenmediğini belirlemelidirler.
İçme sularını, yeraltı sularını ve deniz suyunu incelemeli, kimyasal zehirlenme olup olmadığını tespit etmelidirler.
Ayrıca termik santrallerin kenarlarından, borularla dereye bırakılan koyu renkli sıvı atıklardan örnek almalı ve laboratuvarlarda incelenmesini sağlamalıdırlar.
Bu bağlamda kullandıkları kimyasal maddelerin atıklarını ve kaplarını ilgili yönetmeliği uygun olarak, Bakanlıktan lisans almış yetkili bir firmaya imha ettirip ettirmediklerini, varsa bunların belgelerini incelemelerini, yoksa nede n olmadığını ilgililere sormalarını öneririm!
Kül barajlarının toprakla yalıtımının tam olup olmadığını incelemeli, çevresinde bulunan ağaçlara etki yapıp yapmadığını tespit etmelidirler.
Bu incelemeleri sadece santral bölgesinde değil, etkili oldukları 30-50 kilometre yarıçaplı alanda da yapmalılar.
Yeri gelmişken, bazı firmaların işletme ruhsatlarını bu güne kadar neden alamadıklarını, halen geçici ruhsatla üretim yaptıklarının sebepleri üzerinde durulması gerekmektedir.
Diğer taraftan işçilerin çalışma koşullarının, kullandıkları koruyucu malzemelerin iş sağlığın ve iş güvenliğine uygun olup olmadıkları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetlenmelidir.
Ayrıca anılan bölgede, halkın hangi hastalıklara maruz kaldığının ve hastanelere gidiş sebeplerinin de araştırılması gerekir.
Zonguldak’ta yaygın olan kanser ve solunum yolu hastalıklarının, termik santrallerin çevreye ve havaya verdiği kirlilikten kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştırılmalıdır.
BEÜ Çocuk Onkolojisi Bölümünde yatan çocuk hastaların, hastalanma sebeplerinin ne ölçüde termik santrallerle ilgili olduğunun da ortaya çıkarılmasında fayda vardır.
Bu konular Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görev alanına girmeye bilir ama Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yaparak gerekli araştırma ve incelemelerin yapılmasında, sonuçlarının tüm kamuoyu ile paylaşılmasında büyük yararlar vardır.
Son olarak şunu da belirteyim; denetim elemanları yaptıkları ölçümleri, aldıkları örnekleri ve bu konularla ilgili bilgisayar verilerini bizzat kendileri almalı veya gözetimlerinde alınmasını sağlamalıdırlar.
Termik santral yöneticilerinin bilgisayar ortamında, sanal olarak hazırlayacağı verilere itibar etmemelidirler.
***
Portakal’ın ince göndermesi!
Yıllardır kömürlü termik santrallerin zararları konusunda yazı yazsamda, halk üzerinde yeterince etkili olduğunu söyleyemem.
Bunun sebebi benim bilgisizliğim veya konuyu ifade etmekteki acizliğim değildir.
Sesimi yeterince duyuracak imkanlara sahip olmayışımdır.
Konuya FOX adlı televizyon el atıp 26-27 Ekim tarihlerinde haber yapınca, yayınları hem Zonguldak hem de ülke çapında ses getirdi.
FOX TV Çatalağzı ve Muslu beldelerinde kurulu olan ve yeni kurulacak termik santrallerin halkın sağlığına ve çevreye verdiği zararları, daha geniş kitlelere duyurmuş oldu.
Halkımız kendisine uzatılan mikrofonlara, bu konuda düşüncelerini açıkça söyleme imkanı buldu.
Haberlerin etkisiyle, halkın diğer bölümü de uyarılmış veya uyandırılmış oldu.
Ancak zoruma giden tarafı, bugüne kadar eski santrallerle imkanları dahilinde mücadele etmeyen, hatta etmek istemeyen Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün’ün yağ gibi suyun yüzüne çıkmasıdır.
Sadece yeni santrallere karşı itiraz sesini yükselten Akgün’ün, eski santrallerin yönetimlerine de kanunlara uygun üretim yapmaları hususunda çeşitli itirazlarda bulunmaları gerekirdi.
Ayrıca Adnan Akgün Zonguldak yerel basınını da suçladı.
Bende kendisine diyorum ki; sen hangi gerekçelerle santral yönetimleriyle iyi geçiniyorsan, hangi gerekçelerle sermayenin yanında yer alıp sendikalı işçileri sendikalarından istifaya ikna etmişsen, yerel basında aynı sebeplerle termik santraller aleyhine haber yapmıyor olabilir!
Benim gibi düşünenlere gelince; biz sadece yeni kurulacak santrallere değil, eski santrallerin çevreyi daha çok kirleten üretim anlayışlarına da karşıyız.
Çünkü halkı kurulu olan santraller zehirliyor.
Bizim mücadelemiz kömürlü termik santralleri savunan kör, anlayışsız ama işbirlikçi zihniyetlerledir.
Bizim karşı olduğumuz nokta, bizzat kömürlü termik santrallerin çevreyi kirletici, halkın sağlığını bozan üretim teknolojilerinedir.
Ayrıca yapılan bu mücadele ticari şirketlere karşı değil, köhnemiş yönetim anlayışlarınadır.
FOX haberlerde Fatih Portakal’ı dinlerken, Zonguldak yerel basınına ince göndermeler yaptığını duyduk.
Portakal Zonguldak yerel basınını termik santrallerin yarattığı sorunlara yeterince yer vermemekle eleştirdi.
Bu konuda herkesin iğneyi kendisine, çuvaldızı başkalarına batırmaları gerekir.
Portakal haksız mı?